16 Nisan 2010 Cuma

"LEBBEYK, YA İMAM ALİ ALEYHİSSELAM! EZELEN VE EBEDEN VE DAİMEN VE SERMEDA!"

Allahumme salli ala Muhammed ve Al’i Muhammed ve accil ferecehum vel'an e’daehum!
Âlemlerin İmamı Hz. Cevad-ul E’imme aleyhisselam şöyle buyururlar:
“Hz. Emir-el Müminin aleyhisselam, oğlu Hz. Hasan aleyhisselam ve yaranı Salman ile camiye girip oturdular ve insanlar Onların etrafına toplandı. Bu sırada yakışıklı ve zahiri güzel gözüken biri içeri gelerek O hazrete (aleyhisselam) selam edip oturdu. Sonra arz etti: Ey Emir-el Müminin (aleyhisselam)! Sizden üç soru soracağım, eğer onlara cevap verirseniz Sizden gayrısını hilafete seçmekle halkın bağışlanmaz ve büyük bir günaha düştüklerini, dünya ve ahirette kendilerini helak ettiklerini anlayacağım; ama eğer cevap veremezseniz; Senin de (aleyhisselam) onlarla aynı seviyede olduğunu anlamış olacağım. Hz. Emir-el Müminin (aleyhisselam): “Gönlünün istediği her şeyden sorabilirsin.”
Arz etti: Bana insan uyuduğunda ruhunun nereye gittiğini, insanın bir şeyi nasıl hatırlayıp veya unuttuğunu ve insanın kendi evladının nasıl amca veya dayısına benzediğinden haber ver.
Onun soruları bittikten sonra Hz. Ali aleyhisselam oğlu Hz. Hasan aleyhisselam’a yönelerek buyurdular: “Ey Eba Muhammed (aleyhisselam)! Bu şahısın sorularına Sen (aleyhisselam) cevap ver.” Hz. Hasan aleyhisselam o şâhısa buyurdular: “Birinci sorunun cevabı şudur: İnsan uyuduğunda uyanmak için hareket edinceye dek ruhu rüzgâra, rüzgâr da havaya asılır. Eğer Allah-u Teâla ruhun sahibine geri dönmesine izin verirse, o ruh rüzgârı ve rüzgâr havayı kendine doğru çeker. Sonuçta ruh kendi sahibinin bedenine geri döner. Ama eğer Allah-u Teâla onun geri dönmesine izin vermez ise olay tersine cereyan eder; yani insanın kabirden çıkıp sahibine geri döneceği ana kadar hava rüzgârı ve rüzgâr ruhu kendine doğru çeker.
Ve ikinci sorunun cevabı: “İnsanın kalbi bir kabın içerisindedir ki, onu kapatan perdeleri vardır. Eğer herhangi bir konuyu hatırlamak isterse; Muhammed (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) ve O’nun Ehli Beyti’ne (aleyhimusselam) kâmil bir şekilde salâvat çevirir ise; o perde kalbin üzerinden kenara çekilir ve kalp aydınlanır. Bu vesileyle şahıs unuttuğu şeyi hatırlar. Eğer Muhammed (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) ve Ehli Beyt’ine (aleyhimusselam) salâvat göndermez yahut nakıs salâvat gönderirse (Allahumme selli ela Muhammed ve âli Muhammed, demez ise) perdeler kenara gitmez ve kalp olduğu gibi karanlık kalır ve onun unutkanlığı bertaraf olmaz.
Ve üçüncü sorunun cevabı: İnsan eşiyle ilişkiye girdiğinde eğer kalbi yavaş, damarları sakin, bedeni titremez ve ıstırap içinde olmaz ise; o kişinin nutfe veya dölü rahmin kendisine dâhil olur ve böylelikle çocuk anne veya babasına benzer. Ancak eğer insanın kalp ve damarları sakin olmaz ve bedeni korku veya heyecan yüzünden ıstıraba veya titremeye düşerse, şahsın nutfe veya dölü de titremeye başlar ve rahmin kendisine değil de onun bazı damarlarına yapışır. Eğer amcalarının damarlarından bir damara yapışırsa, çocuk amcalarına, dayılarının damarlarından birine denk gelirse, çocuk dayılarına benzer.”
Soru soran şahıs bu cevapları duyduktan sonra arz etti ki: Ben, Allah’tan başka ilah olmadığına ve Hz. Muhammed’in (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) O’nun elçisi olduğuna şehadet ederim ki, gerçekten de ben, buna sürekli şehadet ediyorum.
Sonra Hz. Ali aleyhisselam’a işaret ederek dedi: Ve ben, Hz. Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) kendisinden sonra Sana (aleyhisselam) vasiyet ettiğine ve O’nun (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) hak halifesi olduğuna şehadet ederim ki; Sen (aleyhisselam), O’nun (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) apaçık delillerini sunmakta ve aşikâr etmektesin. Daha sonra Hz. Hasan aleyhisselam’a dönerek arz etti: Şehadet ederim ki, Sen (aleyhisselam) Babandan (aleyhisselam) sonra O’nun (aleyhisselam) vasisi ve halifesisin ki, O’nun (aleyhisselam) sunduğu delillerin aynısını sunacaksın.
Şehadet ederim ki, Hz. Ali’nin (aleyhisselam) oğlu Hz. Hüseyin (aleyhisselam), kardeşi Hz. Hasan’dan (aleyhisselam) sonra İlahinin hüccetidir ki, insanlara apaçık deliller sunacaktır.
Ve şehadet ederim, Hz. Hüseyin’in (aleyhisselam) oğlu Hz. Ali (aleyhisselam) babası Hz. Hüseyin’den (aleyhisselam) sonra hidayet bayrağını sırtlayıp Babasının (aleyhisselam) emrini devam ettirendir.
Ve şehadet ederim, Hz. Ali Bin Hüseyin’den (aleyhisselam) sonra oğlu Muhammed (aleyhisselam) O’nun (aleyhisselam) yolunu devam ettiren ve emrini ayakta tutandır.
Ve şehadet ederim, Muhammed’in (aleyhisselam) oğlu Cafer (aleyhisselam) Babasından (aleyhisselam) sonra hüküm süren ve O’nun (aleyhisselam) yolunun devam ettiricisidir.
Ve şehadet ederim, Musa bin Cafer (aleyhisselam) Babasından (aleyhisselam) sonra emri eline alan ve O’nun (aleyhisselam) hükmünü devam ettirendir.
Ve şehadet ederim, Ali bin Musa (aleyhisselam) Babasından (aleyhisselam) sonra O’nun (aleyhisselam) yolunun sürdürücüsü ve insanların lideridir.
Ve şehadet ederim Muhammed bin Ali (aleyhisselam) Babasından (aleyhisselam) sonra O’nun (aleyhisselam) emrini devam ettiren, insanlara ve cinlere hüküm sürendir.
Ve şehadet ederim, Ali bin Muhammed (aleyhisselam) Babasından (aleyhisselam) sonra O’nun (aleyhisselam) emrini sürdürüp halkın velayetini elinde bulundurandır.
Ve şehadet ederim, Hasan bin Ali (aleyhisselam) Babasından (aleyhisselam) sonra O’nun (aleyhisselam) emrini sürdürüp, takipçilerini hidayete eriştirendir.
Ve şehadet ederim ki, son İmam (accecellahi ferecehum) Hz. Hüseyin’in (aleyhisselam) Evlatlarındandır (aleyhimusselam). O (accecellahi ferecehum), zuhur edinceye kadar asıl ismi söylenilmemelidir. O (accecellahi ferecehum) yeryüzü zulüm ve sitemle dolu olduğu bir anda zuhur edecek ve yeryüzünü adaletle dolduracaktır.
Daha sonra Allah’ın selam, rahmet ve bereketi Senin (aleyhisselam) üzerine olsun deyip yerinden kalktı ve gitti.
Hz. Ali aleyhisselam, Hz. Hasan aleyhisselam’a: “Ey Ebu Muhammed (aleyhisselam)! O şahısın peşice git ve nereye gittiğine bak.”
Hz. Hasan aleyhisselam onun ardı sıra camiden dışarı çıktı, döndüğünde Hz. Emir-el Müminin aleyhisselam’a şöyle dedi: “Ayağını camiden dışarı atar atmaz kayboldu.”
Hazret (aleyhisselam) buyurdular: “Acaba onu tanıdın mı?”
Hz. Hasan aleyhisselam: “Emir-el Miminin (aleyhisselam) daha iyi bilir” deyince, “O, Hz. Hızır’dı” diye buyurdular.”

Kaynak: Menakibi İbni Şehri Aşub; c. 3, s. 380/ Tefsir-i Fırat; s. 468/ Bihar-ul Envar; c. 23, s. 317/ Te’vil-ul Ayat; c. 2, s. 669/ Tefsir-i Burhan; c. 4, s. 300.
Herhangi bir söze gerek yoktur kanımca…

“EŞHEDU ENLA İLAHE İLLALLAH (azze ve celle).
VE EŞEHEDU ENNE MUHAMMEDİN RESULULLAH (sallallahu aleyhi ve alih).
VE EŞEHDU ENNE ALİYYUN VELİYYULLAH (aleyhisselam).”

EZELEN VE EBEDEN VE DAİMEN VE SERMEDA…
“Hakka ulaştıran mı uyulmaya daha layıktır, yoksa doğru yola ulaştırılmadıkça kendisi hidayete ulaşmayan mı? Ne oluyor size? Nasıl hükmediyorsunuz?” (Yunus, 35).

www.kerrar.com: Hak âşıklarının adresi.
Allahumme salli ala Muhammed ve Al’i Muhammed ve accil ferecehum vel'an e’daehum!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder