1 Mart 2010 Pazartesi

"Bayramınız Kutlu Olsun."

Allahumme salli ala Muhammed ve Al’i Muhammed ve accil ferecehum vel’an eda ehum!


4 MART 2009 PERŞEMBE, HİCRİ REBİULEVVEL AYININ 17’Sİ:

Allahu Teâlâ’nın İMAMI, RESULÜ, VARLIĞINA VE MAHLÛKUNA HÜCCETİ; ŞAHI VELAYET İMAM ALİ MURTEZA aleyhisselam’ın KARDEŞİ; Hz. FATIMA selamullahi aleyha’nın BABASI; Hz. MUHAMMED MUSTAFA sallallahu aleyhi ve alihi ve sellemin VİLADETİ (Yani, DOĞUMU).

Allahu Teâlâ’nın İMAMI, VARLIĞINA VE MAHLÛKUNA HÜCCETİ; Hz. MUHAMMED MUSTAFA sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in EVLADI, HAK HALİFESİ; ŞAHI VELAYET İMAM ALİ MURTEZA aleyhisselam’ın ve Hz. FATIMA selamullahi aleyha’nın EVLADI, Hz. İMAM CAFER SADIK aleyhisselam’ın VİLADETİDİR (Yani, DOĞUMU).

DOLAYISIYLA 3 MART 2009 ÇARŞAMBA GECESİ VE 4 MART 2009 PERŞEMBE GÜNDÜZÜ BAYRAMDIR. BU VESİLEYLE CÜMLE MÜMİNLERE TEBRİK ARZ EDERİM. BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN.


“Ey EHLİ BEYT! Allah sizden her türlü şek ve şüpheyi gidermek ve sizi Pak kılmayı irade eder.” (Ahzab, 33). (Allah’ın iradesi ezeli ve ebedidir. Zamanla ve Mekânla sınırlanması söz konusu olamaz!).

“O PEYGAMBERİ de HAK DİN üzere gönderdi. Ve O DİNİ yeryüzüne hâkim kılacak; müşrikler istemese de.” (Tevbe, 33).

“Göklerin ve yerlerin yaratıldığı günden beri, Allah katında ayların sayısı 12’dir. Bunlardan dördü haramdır. İşte dosdoğru DİN de O’dur. Zulmetmeyin kendi nefslerinize O AYLARA karşı. Savaşın topyekun müşriklerle, nasıl ki onlar da sizinle savaşıyorlar. Bilin ki, Allah kendisinden korkanlarla beraberdir.” (Tevbe, 36).


“Şüphesiz ölüleri ancak biz diriltiriz. Onların yaptıkları her işi, bıraktıkları her izi yazarız. Biz her şeyi apaçık bir İMAM’da sayıp döktük.” (Yasin, 12).

“Her insan topluluğunu İMAMIYLA çağıracağımız o gün…” (İsra, 71)..............


Evet, ey düşünen, tefekkür eden akıl. Basiret sahibi kalp!!!

Meğer bu ON İKİ AY, EHL-İ BEYT İMAMLARI (aleyhimusselam) değil midir???
Meğer bu ON İKİ AY, ON İKİ İMAM (aleyhimusselam) değil midir???
Rabbim Bize, EHL-İ BEYT İMAMLARINI (aleyhimusselam) kabul edip; ONLARA itaat eden, Basiretli kullarından olmayı nasip etsin İnşallah!!!
ONLARIN dostlarının muhabbetini, düşmanlarının da beraatini, nasip etsin İnşallah!!!
Ve Rabbim, bize, bunu rızık olarak versin İnşallah!!!
Rabbim bizleri Peygamber ve Resullerinin ayak izleriyle dolu olan, bu kapıdan ayırmasın ve bu kapıya layıkıyla hizmet etmeyi nasip etsin, İnşaallah!
Rabbim bizlere Onların Velayetini kabul edip, emirlerine itaatte yardım etsin, İnşaallah!
Rabbim bizlere Onlara verdiğimiz ahde vefa etmeyi nasip etsin. Bu ahit üzere yaşatıp, bu ahit üzere öldürsün ve bu ahit üzere haşreylesin, İnşaallah!
Rabbim bizleri, herkesin sevgilisiyle meşhur edileceği, hesabın ve azabın çetin olduğu, mahşer günü Resulü ve O’nun Ehl-i Beytiyle meşhur eylesin, İnşaallah!

BASİRET EHLİ için herhangi bir söze gerek yoktur kanımca...

Vesselam…

Kimdir İMAM (aleyhisselam)?

“Hazreti Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem buyururlar:
“Allah’ın Resulü (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) ashabının her biri arasında kardeşlik akdi okuduktan sonra Hz. Ali aleyhisselam’ı kendisine kardeş seçip O’nunla kardeşlik akdi okuduktan sonra ayağa kalkıp şu mübarek ve mükemmel hutbeyi okudu:
“Ey İnsanlar! Ben, Allah’ın kulu, peygamberi, Resulü, Hücceti, seçilmişi, beğenilmişi ve habibiyim.
Allah’a olan hüccet Benim. Bana hıyanet eden Allah’a hıyanet etmiştir. Allah-u Teâlâ Beni iftiharlar ve kerametlerde mukaddem bilmiş ve Beni kavmin büyükleri arasından seçip iftiharlarla mumtaz kılmıştır.
Hiçbir şeyin olmadığı vakit Ben, Rabbimin yanında O’nun emaneti olarak vardım. Allah’ın hazinesi, kubra şefaat sahibi, Kevser ve ilahinin bayrağının sahibi Benim.
Dolu kabın sahibi, delalet ve burhanların sahibi, fazilet, nişane ve mucizelerin sahibi Benim.
Kıyamet günü övülüp ibadet edilecek olan önder Benim. Övülmüş, girilecek havuz ve katlanmış bayrağın sahibi Benim.
Müminlerin lideri, resullerin hatemi ve metin sözü olan Benim. Kıyamet günü nurdan minberin üzerine çıkacak olan Benim. İlk sevinç ve mutluluk, ilk yayılan ve neşredilen, ilk mahşur edilen, ilk iyilik, İsrafillin sur’a üflediğinde kabrinden ilk kalkan Benim.
Ben, yücelik tacı ve örtülmüş celalim. Tevrat, İncil, Zebur ve yazılmış her kitapta zikredilen peygamber Benim. Müşahedelerin, övünçlerin, zühtlerin, maksatların ve Allah’ın ilminin sahibi Benim.
Ben, Allah tarafından korkutup, haber getirenim. Allah’ın emriyle emir veren, Allah’ın doğru ve hak vadesiyim. Ben, elçilerin sırrı, müminlerin emiri, kâfirlerin yok edicisi, facirlerden intikam alanım.
Ben, peygamberlik nişanesi, miraç gecesi değerli bilinen, yüce ve yüksek olanım. Sidret-ul Münteha’da rabbiyle münacat eden, fasih ve baliğ sözlere gücü yeten, fayda veren, çok bağışlayan, açan (müşkülleri halleden), cennet kapılarını aralayan ve Allah’ın rızvanıyla ihate olunan Benim.
Ben, cennetin kapısını ilk vuracak olanım. Onun meyvelerinden ilk yiyecek olan, onun nurlarından faydalanan ve sırrın perdelerini kaldıran Benim.
Ben, Kureyş’ten olan kerim Fatime’lerin oğluyum. Selimim ilk faydaları Benim. Ben, süt veren annelerin oğluyum. Ben, Kasım ve Ebul Kasım’ım. Ben, hekim ve hâkim, âlim, azametin sahibi ve keramet çeşmelerinin sahibi olanım.
Ben, Haşim’in, hamd şeybesinin oğlu, bayrak, iftihar, övgü ve Sina Benim. Benim ceddim Allah’ın övgüsüyle çalışan, Ebabil kuşlarının onun hatırına gökten indiği ve Fil kavmini yok ettikleri kimsedir.
Zemzem ve Sefa Ben’dendir. Usabe ve liva, me’ser ve neha, meşair ve rub’a, zulfa ahiret, tuba ağacı, sidret-il münteha, kubra vesile, hepsi ve hepsi Benim içindir.
Ben hidayetin parlayışının başlangıcıyım. Ben Allah’ın bütün mahlûkatına hüccetiyim, her zaman kazanan ve zafere ulaşan Benim. Bağışlayan Benim. Karşılık ve nimet veren Benim. Birine yüz çeviren Benim. Ben, bütün şaşırılacaklardan ve olağan üstülerden daha çok şaşırılan ve daha çok olağan üstüyüm.
Kur-an’ın nazil olduğu Benim. Mihriban Benim. Rauf Benim. Acıyan ve şefik Benim. Yüceliklerin ihtisas olunduğu Benim. Vesile için vade verilen Benim. Nurun ve parlayanın sahibi Benim. Burakla taşınan Benim. Bütün kâinata hak üzerine seçilen Benim. Peygamberlerin A’lem ve kudret bayrağı Benim. Vasileri korkutan Benim. Zayıfları kurtaran Benim.
Ben ilk şefaat edenim, doğrunun söyleyicisi, kırmızı devenin sahibi, demirden zırhın ve miğferin sahibi benim. Benim, kılıçtan daha keskin olan.
Fazıl Benim. Kâmil Benim. Hedef Benim. Gerçeği söyleyen Benim. Hak üzerine seçilen, haber veren Benim. İmam Benim. Hıza sahip olan Benim. Hatem ve son Benim. İlahi ahkâmların muhalifleri aleyhine kılıç Benim.
Kıyamete davet eden Benim. Vaktinin yakınlaştığı Benim. Yakınlaşan Benim. İsmail’in kelamı Benim. Tenzilin sahibi Benim. Apaçık hidayetci Benim. Şahit Benim. Abit Benim. Maksatların sahibi ve hayıra vade veren Benim.
Ben, liderlerin lideri. İmam’ların ismeti, belaların defedicisi, nimete müjde verenim. Ben, rıza denizi, aklın büyük dağı ve iffetin sığınağıyım. Bütün makam ve şanlar Bana yöneliktir ve cennet Benim etrafımı ihate etmiştir.
Ben, olağanüstü güzellik ve vakarım. Naz, nimet ve şeref hediyeleriyle iki kurban edilenin oğluyum. Ben, imanın, emanın ve apaçık delilin şah yoluyum.
Ben, Med bin Adnan’ın oğluyum. Şeytanın hasrete düşmesine neden Benim. Dokuz mürsel peygamberden doğan Benim. Kavminde emin diye meşhur olan Benim. Mubin - apaçık - Kur-an’ın anası Benim. Taha ve Yasin Benim. Tin ve Zeytin Benim.
Benim adım önceki kavimlerin yanında, kitaplarında Ahmet, göklerde ve yerde ise Muhammed’dir.
Mastarda kevserin sahibi Benim. Mahşerde kabul edilmiş Benim. Beğenilmiş habib Benim. Musib - isabet eden - Benim. Muzzemmil Benim. Muddessir Benim. Hatırlatan ve tezekkür veren Benim. Âdem’in sulbünde bütün mahlûkatın ortak olduğu Benim. Bütün enbiya ve peygamberlere karşı üstünlük bulan Benim.
Allah’ın müjdelediği şefaat Benim. Fermanımdan itaat etme emrini verdiğiyim. Allah, Benim risaletim için insanlardan ahit almıştır. Ben yüzü ak olanları cennet nimetlerine doğru yönlendirenim.
Ben, değer bakımından peygamberlerin en üstünü, onlar arasında azamet bakımından daha çok saran, haber açısından onlar arasında en aşikâr, makam ve şan bakımından onların en yükseğiyim. Ümmet bakımından onların en değerlisi, rahmet bakımından onların arasında en çok olan, kefalet bakımından onlar arasında en koruyucu, millet bakımından onların en temiziyim.
Aranızda ona yaklaşıp ona dost olabilecekten başkası yoktur, zira Allah’ın ilmi sizde tahakkuk bulmuş ve nimetleri sizin yanınızdadır, kardeşliğinizden ve dininizden dönmeyin. Gerçekten de Allah onu sizlerle onlar arasında birleştirip, ihsanda bulunarak Benim hakkımda lütuf etmiştir. Beni tezekkür edip uyarmam için sona saklamıştır.
Bilin ki! Ali (aleyhisselam) tanımaya layıktır, öyle bir tanıma ki, fakat O’na mahsustur. O’nun hasebi Benim hasebim ve soyum, O’nun yolu Benim yolumdur.
Ali (aleyhisselam), Benim kardeşim ve amcam oğludur. Bana risalet ve hikmet, Hz. Ali’ye (aleyhisselam) ilim ve ismet ata olunmuştur. Bana davet ve Kur-an, O’na vesayet ve delil verilmiştir. Bana kılıç ve deve, O’na havuz ve bayrak verilmiştir.
Bana secde ve büyük şefaat, Hz. Ali’ye (aleyhisselam) cennet ve cehennemi bölmek ata olunmuştur. Bana heybet ve vakar, O’na şeref ve iftihar; Bana büyüklük, önderlik, yücelik ve celal, O’na kemal, akıl ve liyakat verilmiştir.
Ben, risalet ve havuzla, Hz. Ali (aleyhisselam) dosdoğru hidayet yoluyla müjdelenmiştir. Hatice Kubra Bana Fatime Zehra (selamullahi aleyha) O’na eş olarak seçilmiştir.
Ben, refref - açılmış halı - üzerinde havada hamledilip Hz Ali’nin (aleyhisselam) kelamını duydum. Ben, Sidret-ul Münteha’ya çağrılıp E’la ve yüksekte Ali’den (aleyhisselam) soruldum. Ben, korkutmakla görevlendirildim. Hz. Ali’ye (aleyhisselam) cesurluk, pehlivanlık ve kılıç ata olundu.
Ben, cennetin en yüksek dereceleriyle müjdelendim. Allah’tan her nerede olursam Hz. Ali’nin (aleyhisselam) Benimle olmasını ve Ben’den ayrılmamasını istedim. Ben, kıyamet günü beğenilmiş makama ve Ali (aleyhisselam) hamd bayrağıyla vade edilmiştir.
Ben, mucizelerden birine nişanelerle seçilip nusretle üstün kılındım ve Hz. Ali (aleyhisselam) zaferle. Bana Rızvan, Hz. Ali’ye (aleyhisselam) ğufran - bağışlama - ata edildi. Bana üstün akıllılık, Hz. Ali’ye (aleyhisselam) cesaret ve zafer verildi.
Ben, risalette öne düştüm, Hz. Ali (aleyhisselam) müminlere emir olmakta. Benim sutuvvet ve galebem meydanlarda, Hz. Ali’nin (aleyhisselam) sutuvvet ve galebesi tuzaklardadır.
Ben, peygamberlerin sonuncusu, Hz. Ali (aleyhisselam) vasilerin sonuncusudur. Ben, ümmetin peygamberi, Hz. Ali (aleyhisselam) davetimi ulaştırandır.
Kardeşim Hz. Musa elindeki Asa ile zuhur etti ve o karşısına çıkanların hileyle yaptıklarını yutuyordu. Ben de Hz. Ali’nin (aleyhisselam) elindeki kılıçla hilecileri ve kâfirleri ikiye bölüyorum.
Ben, hidayetin, Hz. Ali (aleyhisselam) takvanın kapısıdır. Allah’ın hizbi Benim hizbim, Benim hizbim Hz. Ali’nin (aleyhisselam) hizbidir…
Ben ve Hz. Ali (aleyhisselam) bir topraktan yoğrulduk, müminlerin sulbünde karar kılındık.
Ben Allah’ın, Ali (aleyhisselam) Benim hüccetimdir. O (aleyhisselam), Benim kalbimde olanları söylemekte ve Benim dilimden haber vermektedir. Karanlıklar O’nu yanlışa saptıramaz, dini, hiçbir afet ve belayla eskimez.
Bana sorunların çözümü, Hz. Ali’ye (aleyhisselam) karışıklıkların ve zorlukların çözümü ata olundu. Ben, Ali’nin (aleyhisselam) babasının muhabbetli eteğinde ve Hz Ali (aleyhisselam) Benim muhabbetli eteğimde büyüdü.
O, Benim peygamberliğimi kabul etmekte herkesten öne düşmüş, Allah’ın rızvanıyla şad olmuştur. Hiç kimse iman getirmeden O’na (aleyhisselam) gufran ve cennet vade edilmiştir.
O, Benim kılıcımla vurup, Benim ceddime iftihar etmekte ve Benim arzumla hamle etmektedir.
Hz. Ali (aleyhisselam), güçlü ve korkusuz aslan, mihriban bir kardeş ve amcaoğlu, âlim, hakem, sabırlı, hiçbir şeyin O’nu Allah’ı anmaktan alıkoymadığı kimsedir…
Hz. Ali (aleyhisselam), hakemlikte insanlar arasında Hz. Nuh’a, hilim ve ağır başlılıkta Hud’a, azim ve iradede Salih’e, ilim ve bilgide Hz. İbrahim’e, sabırda İsmail’e, yardımda İshak’a, musibet ve belalarda Yakub’a, yalanlanmakta Yusuf’a, zuhdde Hz. Musa’ya, ilerlemekte ise Hz. İsa’ya benzemektedir…
Hz. Ali (aleyhisselam) öyle bir kahraman ve savaşcıdır ki, asla meydanlarda savaşmaktan tembellik etmez ve yorulmaz. O, Benim damarlarımda yetişmiş, Benim ahlakımdan beslenmiştir ve Benim kılıçlarımla savaşmıştır.
O’nun düşmanı Benim düşmanım, O’nun dostu Benim dostum, O’nun beğendiği Benim beğendiğimdir. O ümmetin koruyucusu, hikmette ismet terazisidir.
O’nu soyu temiz müminden başkası sevmez, bedbaht münafıktan başkası O’na düşman olmaz.
Hz. Ali (aleyhisselam) Allah dergâhında dost, beğenilmiş ve ahlaklı, ilahinin melekûtlarında ise büyüktür. Allah katında her zaman doğru ve hakkı diyendir. Hak, her zaman O’nunladır ve asla O’ndan uzak durmaz.
Müminler O’nu yâd etmekle şad ve mutlu, münafıklar ise gamlanıp hüzünlenirler…
O’nun başlangıcı Ben’den ve sonu Bana doğrudur…
O, ümmetin imtihan edildiği kimsedir. Kendi canıyla Bana yardım etti ve o gece Benim yerimde yattı…”

Kaynak: Nehc-ul İman; s. 413/ El-Katre; c. 2, s. 338–359.


Kimdir İMAM (aleyhisselam)?

“Tarık bin Şehab, Emir’ül-Müminin aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu nakleder:
“Ya Tarık! İmam, Allah’ın kelimesidir, hüccetidir, vechidir, nurudur. Allah’ın hicabıdır, ayetidir. O’nu Allah seçer ve istediği makamı O’na verir. Böylece O’na itaat etmek ve O’nun Velayeti tüm varlıklara farz olur.
İmam, göklerde ve yerde Allah’ın velisidir ve tüm kullardan bu konuda ahit almıştır. Her kim, ondan öne geçerse, arşın üzerindeki Allah’a kâfir olur. İmam, istediğini yapar.
Allah istediğinde İmam da ister. İmam’ın koluna şöyle yazar:
“Rabbin Kelimesi Sıdk ve Adl üzeredir.” İşte Sıdk ve Adl, İmam’dır.
Ve yerden göğe doğru nurdan bir direk O’nun için nasb olunur. Kulların yaptıklarını orada görür. Heybete bürünür, kalpleri bilir, gayıptan haberdar olur, doğu ve batı arasındakileri görür, mülk ve melekût âleminden hiçbir şey O’na gizli kalmaz.
Velayetinde mantık-ı tayr O’na verilir. İşte Allah bunu vahyi için seçer. Ve gaybı için razı olur. Ve kelimesi ile onu onaylar. Hikmetini O’na telkin eder. İmam’ın kalbini kaderinin mekânı karar kılar. O’nun saltanatına halkı davet eder, emirliğini aşikâr eder, O’na itaatin farz olduğuna hüküm verir. Allah’ın halifeliğidir, peygamberlerinin hilafetidir.
İmamet, İsmettir, Velayettir, Saltanattır, Hidayettir. Çünkü İmamet, Dinin tamamıdır, ölçüler İmametle ağırlık kazanır.
İmam, yol arayanların delilidir, hidayet isteyenlerin minaresidir, sülük edenlerin yoludur. Ariflerin kalbine ışık saçan güneştir. Velayeti kurtuluşa sebeptir. O’na itaat hayatta farzdır, ölümde zahiredir, müminlere izzettir, günahkâra şefaattir, sevenlere kurtarıcıdır, O’na uyanlara kurtarıcıdır.
Çünkü İmamet, İslam’ın başıdır. Hukuk ve hükümlerin tanınmasıdır. Sadece O, helal ve haramı açıklar. Bu makama ancak Allah’ın seçtikleri ulaşır. Allah’ın öne geçirdiği, velayet ve hüküm verdiği insan ulaşır. Velayet sınırların korunmasıdır. İşlerin tedbiri, günlerin ve ayların sayılmasıdır.
İmam, Susuzluğa karşı berrak sudur, hidayete yönlendirendir. İmam, günahlardan arınmıştır. Gaybı bilendir.
İmam, kullara nur ile doğan güneştir. Hiçbir el ve göz ona ulaşamaz. Allah buna şu ayette işaret etmiştir: “İzzet Allah’ın, Resulü’nün ve Müminlerindir.” Müminler Ali ve evladıdır. İzzet (azizlik) Peygamber ve Ehli Beytinindir. Peygamber ve Ehli Beyti kıyamete dek izzette birbirleriyle ayrılmazlar.
İmam, iman dairesinin başıdır. Varlığın kutbudur, cömertliğin semasıdır, varlıkların şerefidir, şeref güneşinin ışığıdır, şeref ayının nurudur, izzetin ve büyüklüğün kökü, manası ve temelidir.
İmam, parlayan meşaledir, seçkin yoldur, serin sudur, derin denizdir, ışıklı aydır, çöldeki kurtarıcı sudur, gidilmesi gereken açık yoldur. Karanlık tehlikelerde yol gösterendir. Bereketli buluttur yüklü yardımdır, kâmil aydır, faziletli delildir. Gölge yapan göktür, azametli nimettir, hiç bitmeyen denizdir, anlatılmayan şereftir, kaynak sudur, bereketli bağdır. Güzel kokan güldür, mesrur aydır, ışıklı ateştir, güzel kokudur, Salih ameldir, karlı bir ticarettir. Açık bir yoldur, samimi talibdir, şefkatli babadır. Kulları üzüntüde ferahlatır. Hükmedendir, emredendir, alıkoyandır. Allah’ın kullar üzerindeki hâkimidir ve hakikatler üzerinde eminidir. Allah’ın kullara hüccetidir. Yerde ve şehirlerde Allah’ın nurudur, günahlardan arınmıştır, ayıplardan uzaktır. Gaybı bilendir, zahiri öyle bir durumdur ki, asla anlaşılmaz. Asrının yegânesidir. Allah’ın emir ve nehy’deki halifesidir. O’nun eşi bulunmaz. Yerine kimse geçemez. Öyleyse kim, Bizim marifetimize ulaşır veya derecemizi tanır. Veya kerametimize şahid olur, menziletimizi anlar. Akıllar hayrete düştü. Benim söylediklerimde zekâlar şaştı. Yüceler alçaldı. Âlimler geri kaldı. Şairler dilsiz oldu. Beliğler aciz kaldı. Hatipler kekeledi. Fasihler acze düştü. Evliyanın şanı konusunda vasıflanır mı? Bilinir mi? Anlaşılır mı? Ve bu makama sahip olunur mu? Vasfedenlerin vasfedip anlatmasından ve âlemdeki biriyle mukayese edilmekten Ehli Beyt münezzehtir. Onlar yüce kelimedir ve beyaz isimlendirmedir ve büyük vahdaniyettir. Her kim de onları kabul etmezse, arkasını dönüp kaçandır.
Ehli Beyt, Allah’ın en azametli ve yüce hicabıdır. Bunları kim seçebilir? Akıl buna nasıl ulaşır? Kim onları tanıyıp vasıflandırır ki? İmametin Ehli Beyt dışında olduğunu zannediyorlar. Yalan söylüyorlar, onların ayakları titredi. Buzağıyı rabb edindiler. Şeytanların hizbine girdiler. Tüm bunlar seçkin evine ve ismet ailesine buğz ettiklerindendir. Hikmet ve risalet madenine olan hasetten dolayıdır. Şeytan onların amellerini ziynetli gösterdi. Yazıklar olsun onlara cahil puta tapan birini nasıl imam olarak seçiyorlar? Kaçış gününde korkan birini. İmam, cehalet göstermeyen âlim biri olmalı, korkmayan cesur olmalı. Hesap ona yükselmez. Hiçbir nesep ona yaklaşamaz. O, Kureyş’in zirvesinden, Haşimin şerefinden, İbrahim’in neslinden, Allah’ın rızasından, Allah’ın sözündendir. O, şereflilerin şerefidir. Abdülmenafın soyundandır. Siyaseti bilir, riaset için kıyam eder. Kıyamete kadar O’na itaat farzdır. Allah, İmam’ın kalbine kendi sırrını emanet eder. Ve İmam’ın dili sırrı anlatır. O, oldun bir masumdur, korkak olmaz. Terk edilen cahil de olmaz.
Ey Tarık! Nefislerine uydular. Allah’ın hidayeti olmadan nefsine uyandan daha sapık biri var mı?
Ey Tarık! İmam dünyevi beşerdir, semavi cesettir, ilahi emirdir. Kutsal ruhdur, yüce makamdır, parlak nurudur. Gizli sırdır, İmamın zatı dünyevidir, sıfatları ilahidir. Haseneleri çoktur, gayıpları bilir. Âlemlerin Rabbi’nin bağışladığı bir özelliktir bu. Emin ve sadık (peygamberlerin) açık sözüdür. Tüm bunlar A’li Muhammed içindir. Hiç kimse bu konuda onlara ortak olamaz. Çünkü Kur’an’ın madenidir. Tevilin (yorumun) manasıdır, Celil Rabbin özellik verdikleridir. Cebrail’in nazil olduğu yerdir. Allah’ın seçkini ve sırrıdır. Nübüvvet ağacının kelimesidir, seçkinlik kaynağıdır. Sözün özüdür. Delaletin doruğudur, risaletin hükmüdür, Celaletin nurudur. Allah’ın civarı ve emanetidir. Allah’ın kelimesinin yeri, hikmetinin anahtarı, rahmetinin meşaleleri, nimetinin kaynakları, Allah’a ulaşan yoldur, selsebildir (Cennete akan sudur). Sağlam ölçü İmam’dır. Güçlü (sarsılmaz) yoldur, zikri hekimdir. Vech-i kerimdir, ezeli nurdur, şeref verir, güçlendiriri öne geçirir, yüceltir, üstün kılar.
Kerim peygamberlerin halifeleridir, Rauf ve Rahimin haberleridir. Yüce ve azametli Allah’ın eminidirler.
“Bu neslin bazıları bazılarındandır. Ve Allah, işitendir, bilendir.”
Büyük zirvedir, sarsılmaz yoldur. Her kim, İmamları tanır, Onlara uyarsa, Onlardandır.
Ayette diyor ki: “Her kim, bana uyarsa, Bendendir.”
Allah, kendi azametinin nurundan onları yarattı. Mülkünün emrini Onlara verdi. Onlar Allah’ın gizli sırrıdır, kendisine yakın velileridir. İmam’ın işi Kaf ve Nun arasındadır. Hatta Kaf ve Nun (Ol) Onlardır.
Allah’a davet ederler, O’nun sözünü söylerler, O’nun emriyle amel ederler. Peygamberlerin ilmi Onların ilmide, vasilerin sırrı Onları sırrında, velilerin izzeti Onların izzeti karşısında denizden damla, âlemde zerre gibidir. Gökler ve yer İman’ın yanında tıpkı elinin içinde gibidir. Zahirini batınından bilir, iyileri facirlerden ayırır. Kuruyu yaşından ayırır. Çünkü Allah peygamberine geçmiş ve geleceğin ilmini öğretti. Ve bu gizli sırrı seçkin vasilerine miras olarak bıraktı. Ve kim bunu inkâr ederse eşkıyadır, melundur, Allah ona lanet eder ve lanet okuyucular da. Göklerin ve yerin hakikati kendisinden gizli kalan bir adama itaat etmeyi, Allah kullarına nasıl farz eder ki? Ehli Beyt’in bir sözünün yetmiş manası vardır. Zikri hekim ve kitabı kerim ve kelamı kadim (Kur’an)’da ne kadar Ayn (göz), Vech (Çehre), El, Civar kelimesi hepsinden kasıt Veli (İmam)’dır.
Çünkü İmam, Allah’ın civarıdır, Allah’ın parlak çehresidir, Allah’ın hakkıdır, ilmidir, Allah’ın gözü, Allah’ın eli (kudreti)’dir. Onlar yüce civardır, rızalı çehredir, berrak sudur. Vahid ve Ehedin sırrıdır. Böylece halktan hiç kimse O’nunla mukayese edilemez. Onlar Allah’ın halis ve seçkinleridir. Allah’ın sırrı ve kelimeleridir. İmanın kapısı ve kabesidir. Allah’ın hücceti ve nurudur. Hidayet bayrağı ve âlemidir. Allah’ın fazlı ve rahmetidir. Yakinin özü ve hakikatidir. Hakkın yolu ve masumluğudur. Varlığın kaynağı ve hedefidir. Rabbin kudreti ve kaderidir. Kitabın anası ve mührüdür. Sözün ölçüsü ve delaletidir. Vahyin hazinesi ve koruyucularıdır. Kur’an’ın ayeti ve tercümanlarıdır. Kur’an’ın kaynağı ve hedefidir. Onlar yüce yıldızdır. Fatımi ismetin güneşinden parlak alevi nurlardır. Muhammedi azametin nurundan gelişen nübüvvet dallarından Ahmedi ağaçtandır. Beşeri heykellere emanete dilmiş ilahi sırdırlar. Onlar pak zürriyettir, hidayet eden Al-i Taha ve Yasin’den mübarek insanlardır. İlk ve son halka, hüccettir. İmamların isimleri taşlara yazılıdır. Ağaç yapraklarına, kuşların kanatlarına, cennet-cehennem kapılarına, arşa, yıldızlara, meleklerin kanatlarına, celalin hicaplarına, izzet ve cemalin köklerine. Kuşlar, Onların isimleriyle tesbih eder, denizlerin derinliğinde balıklar onların Şiilerine istiğfar eder. Allah, yaratığı tün varlıklardan vahdaniyet ve pak zürriyetin velayeti ve Onların düşmanlarından beraat üzerine ahit almıştır. Arşın üzerinde şu cümle nur ile yazılmadan istikrarlı olmadı:

“LA İLAHE İLLALLAH, MUHAMMEDEN RESULULLAH, ALİYYUN VELİYYULLAH.”



www.kerrar.com: Hak âşıklarının adresi.


Allahumme salli ala Muhammed ve A’li Muhammed ve accil ferecehum vel’an eda ehum!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder