17 Şubat 2010 Çarşamba

"EY EBU ZERR (RA)! EY SELMAN (RA)!"

Allahumme salli ala Muhammed ve Al-i Muhammed ve accil ferecehum vel an edaehum.
“Şüphe yok ki biz, ölüyü diriltiriz ve yazarız önceden, dünyada yaptıklarını ve sonradan bıraktıkları izleri ve her şeyi mubin olan İmam da toplayıp saydık.” (Yasin, 12).

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Her kim ölür de zamanının İmamını ta­nımazsa cahiliye üzere ölmüş gibidir.”

Müsned-i Ahmed bin Hanbel, c. 2, s. 83; c. 3, s. 446 ve c. 4, s. 96.
Sahih-i Buhari, c. 5, s. 13; Sahih-i Müslim c. 6, s. 21, 1849. Hadis ve Ehl-i Sünnet âlimlerinin yazdığı 25 kaynak eserden naklen.

İbni Abbas’tan şöyle rivayet olunur:
“Şüphe yok ki biz, ölüyü diriltiriz ve yazarız önceden, dünyada yaptıklarını ve sonradan bıraktıkları izleri ve her şeyi mubin olan İmam da toplayıp saydık.” (Yasin, 12). Ömer ve Ebu Bekir kalkarak Resulullah’a (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) arz ettiler: Ey Allah’ın Resulü! Apaçık İmam’dan maksat nedir? Acaba Tevrat mıdır? Cevabında “hayır” işitince; İncil mi? diye sordular. Tekrar “hayır” cevabı alınca bu kez, ‘kesin Kur-an’dır’ dediler. Resulullah (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) tekrar “hayır” diye buyurdular. Hz. Ali aleyhisselam bu sırada içeriye girince Hz. Resulullah (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem), O hazreti işaret ederek buyurdular: “Allah-u Teâlâ’nın bütün her şeyin ilmini topladığı apaçık kitap O’dur (Hz. Ali’dir) (aleyhisselam). Saadete ve mutluluğa erişen yaşamı boyunca ve ölümden sonra Hz. Ali’yi (aleyhisselam) seven kimsedir. Sapıklığa uğramış ve bedbaht olan yaşam ve ölümünden sonra Hz. Ali’ye (aleyhisselam) düşman olan kimsedir.”

Kaynak: Meşarig-ul Envar; c. 55/ Katre; c. 1, s. 234.
EHL-İ BEYT aleyhisselam’ı NURANİYYET İLE TANIMAK

“Muhammed bin Sadaka der ki: Ebu Zerr (aleyhisselam) Selman’a şöyle sordu: “Ey Ebu Abdullah (Selman)! İmam Emir’ül-mü’minin’i (aleyhisselam) nuraniyyet ile tanımak nedir?” Dedi ki: “Ey Cundeb (Ebu Zerr)! Gidip kendisinden soralım.” Dedi ki: “Yanına gittik. Ama kendisini bulamadık.”
Dedi ki: “Bekledik ve gelip şöyle buyurdu: “Niçin geldiniz?” Dediler ki: “Seni nuraniyyet ile tanımayı soracaktık ey Emir’ül-müminin (aleyhisselam)!” Buyurdu ki: “Ne mutlu siz ikinize ki, Allah’ın dininde kusurlu değilsiniz ve sözünüze bağlısınız. Keşke bu vacibi mümin erkek ve kadınların hepsi bilse idi.” Sonra O hazret (aleyhisselam) buyurdu ki: “Ey Selman ve Ey Cundeb!” Dediler ki: “Lebbeyk ya Emir’ül-müminin (aleyhisselam)!” Buyurdu ki: “Benim hakikatimi nuraniyyet ile tanımayanın imanı kabul olmaz. Eğer Beni bu marifet (tanıma) ile tanırsa, işte o zaman Allah onun kalbini iman ile imtihan etmiş, kalbini İslam için açmış ve arif ve gözü açılmış sayılır. Bu tanımadan geri kalanlar ise şüphe ve tereddüt içindedirler.” “Ey Selman ve Ey Cundeb!” Dediler ki: “Lebbeyk ya Emir’ül-müminin (aleyhisselam)!” “Beni nuraniyyet ile tanımak Allah, Azze ve Celle’yi tanımaktır. Allah, Azze ve Celle’yi tanımak ise Beni nuraniyyet ile tanımaktır. İşte bu o halis dindir ki, Allah buyuruyor ki: “Onlara sadece emrolundu ki, Allah’a ihlâsla ibadet etsinler. Hanif olarak. Namazı kılsınlar ve zekâtı versinler. İşte bu sağlam dindir.” (Beyyine, 5).”
Buyurdu ki: “Onlar Muhammed’in (sallallahu aleyhi ve alihi ve selem) nübüvvetine emrolundular. İşte o, Hanif ve kolay Muhammed’i (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) dindir. Buyuruyor ki: “Namazı kılsınlar.” Her kim Benim Velayetimi ikame ederse, ancak o, namazı kılar. Benim Velayetimi ikame etmek ise çok çok zordur. O’na hiç kimse tahammül edemez. Yalnız Mukarreb (Allah’a yakın) melek ve mursel peygamber ve Allah’ın kalbini imtihan ettiği mümin kulu hariç. Melek, Mukarreb olmadığı sürece tahammül edemez (taşıyamaz). Peygamber, mursel olmadığı sürece taşıyamaz. Mümin de imtihan edilmediği sürece taşıyamaz.” Dedim ki: “Ey Emir’ül-müminin (aleyhisselam)! Mümin kimdir ve onun sınırı ve ölçüsü nedir?” Buyurdu ki: “Ey Ebu Abdullah!” Dedim ki: “Lebbeyk Ey Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) kardeşi!”
Buyurdu ki: “İmtihan olunmuş mümin o dur ki, Bizim (aleyhisselam) bir emrimiz (sözümüz) ona ulaştığında onu kabul etmek için kalbini açar ve şüphe ve tereddüt etmez. Bil ki ey Ebu Zerr! Ben, Allah, Azze ve Celle’nin kuluyum. O’nun kullarına halifesiyim. Bizi Rab edinmeyin. Ve faziletlerimiz hakkında ne isterseniz söyleyin. Siz, Bizim hakikatimize, sınırımıza asla ulaşamazsınız. Allah, Azze ve Celle Bize sizin düşündüğünüz ve anlattığınızdan ve kalbinize ilham olunandan daha büyüğünü ve fazlasını vermiştir. İşte eğer Bizi böyle tanırsanız, siz, müminsiniz.”
Selman dedi ki: “Dedim, Ey Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) kardeşi! Namazı kılmak senin Velayetini ikame etmek midir?”
Buyurdu ki: “Evet ey Selman! Bunun onayı Allah’ın aziz kitaptaki şu sözüdür: “Sabır ve namazdan yardım isteyin. Ve şüphesiz namaz Allah’tan korkanların dışındakilere çok zor ve ağırdır.” (Bakara, 45). Sabır, Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’dir. Namaz ise, Benim Velayetimi ikame etmektir. Onun için Allah, namaz ağırdır, buyurdu. O ikisi demedi. Çünkü Velayeti taşımak Allah’tan korkanların dışındakilere çok ağırdır. Allah’tan korkanlar ise yalnızca gözü pek Şiilerdir. Çünkü kaderiler, cebriler, hariciler ve diğer nasibiler Muhammed sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’i kabul ediyorlar. Aralarında bu konuda ihtilaf yoktur. Ama onlar Velayette ihtilaf ettiler. Çok az bir grup dışında çoğu karşı çıkıp inkâr ettiler. İşte onun için Allah, Azze ve Celle, kitabında onlara buyurdu ki: “Namaz, Allah’tan korkanların dışındakilere ağırdır.” Yüce Allah aziz kitabının başka bir yerinde Muhammed’in (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) Nübüvveti ve Benim velayetim hakkında buyurdu ki: “Kapatılmış bir kuyu ve abad olmuş bir saray.” (Hacc, 45). Saray Muhammed’dir (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem), kapatılan kuyu ise Benim Velayetimdir. O’nu kapatıp karşı çıktılar. Benim Velayetime ikrar etmeyene Muhammed’in (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) velayetine ikrarın faydası olmaz. Çünkü ikisi birbiriyle birleşiktir.
“Ey Selman ve Ey Cundeb!” Dediler ki: “Lebbeyk ya Emir’ül-müminin (aleyhisselam)! Allah’ın salâtı Sana olsun.” Buyurdu ki: “Ben ve Muhammed (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) aynı bir nurduk. Allah, Azze ve Celle’nin nurundan. Allah, Tebâreke ve Teâlâ, bu nura ikiye bölünmesini emretti. Yarısına buyurdu ki: “Muhammed ol (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem)!” Diğer yarısına da buyurdu ki: “Ali ol (aleyhisselam)!” Onun için Muhammed sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem buyurdu ki: “Ali (aleyhisselam) Ben’dendir (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) ve Ben Ali’denim (aleyhisselam). Ben’den yalnızca Ali (aleyhisselam) eda eder. Ebubekir’i Beraat suresi ile Mekke’ye gönderdi. Daha sonra Cebrail gelip dedi ki: “Ya Muhammed (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem)!” Buyurdu ki: “Lebbeyk!” Arz etti ki: “Allah, Sen veya Sen’den olan birinin eda etmesini emretti. Ebubekir’i geri çağırıp Ben’i gönderdi. Ebubekir dedi ki: “Acaba Benim hakkımda bir ayet mi indi?” Buyurdu ki: “Hayır. Ama Ben veya Ben’den olan biri eda edecek.”
“Ey Selman ve Ey Cundeb!” Dediler ki: “Lebbeyk ey Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) kardeşi!” “Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) bir sahifesini eda etmeye layık olmayan bir adam İmamete nasıl layık olabiliyor? Ey Selman ve Ey Cundeb! Ben ve Resulullah (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) bir nur idik. Resulullah (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem), Muhammedi Mustafa (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) oldu. Ben de O’nun (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) vasisi Murtaza (aleyhisselam) oldum. Muhammed (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) natık (konuşan) oldu. Ben de samit (susan) oldum. Her dönemde mutlaka susan ve konuşan olmalıdır. Ey Selman! Muhammed (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) korkutucu oldu. Ben de hadi oldum. Allah, Azze Celle, buyuruyor ki: “Sen (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem), sadece korkutucusun ve her kavmi hidayet eden biri var.” (Ra’d, 7). Resulullah (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) korkutucudur ve Ben hidayet edenim. “Allah her kadının taşıdığını bilir ve rahimlerindekilerin ne kadar azalıp çoğalacağını ve her şey ezelden beri O’nun ilmindedir. Hazırı ve gaybı bilendir. Büyüktür, yücedir. Sözü gizleyen ve açıklayanınızı eşit olarak bilir. Gece ve gündüz kimin ne yaptığını bilir. Allah’ın emri ile iki meleği insanı önden ve arkadan korur ve ne yaptığını bilir.” (Ra’d, 8–11).”
Dedi ki: Hz. Ali (aleyhisselam) bir elini diğerinin üzerine koyarak buyurdu ki: “Muhammed (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) toplayıcı oldu. Ben de naşir (dağıtan) oldum. Muhammed (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) cennetin sahibi oldu. Ben de ateşin sahibi oldum. Ateşe diyeceğim; “Yakala bunu, bırak bunu. Muhammed (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) recfe sahibi oldu. Ben de gürleyen oldum. Ben Levh-i Mahfuzun sahibi oldum. Allah O’nda olanları Bana ilham etti.
Evet, ey Selman ve ey Cundeb! Muhammed (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem); “Yasin vel Kur’an’il hâkim” oldu. Muhammed (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem); “Nun ve Kalem” oldu. Muhammed (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem), “Taha. Biz Kur’an’ı Sana (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) eziyet çekesin diye göndermedik.” oldu. Muhammed (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) delillerin sahibi oldu. Ben de mucizeler ve nişanelerin sahibi oldum. Muhammed (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) peygamberlerin hatemi oldu. Ben de vasilerin sonuncusu oldum. Ben Sırat-ı Mustakimim. Ben “kendisinde ihtilaf olunan büyük olay” (Nebe, 2)’yim. İhtilaf edenler, hep, Benim Velayetim konusunda ihtilaf etti. Muhammed (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) davetin sahibi oldu. Ben de kılıcın sahibi oldum. Muhammed (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) mürsel peygamber oldu. Ben de peygamberin emrinin sahibi oldum. Allah, Azze ve Celle buyurdu ki: “O, ruhu kullarından istediğine doğru gönderir.” (Mümin, 15). İşte o Allah’ın ruhudur ki, bu ruhu; sadece Mukarreb meleğe, Mürsel peygambere veya seçkin Vasiye gönderir. Allah bu ruhu kime verirse halkın içinden onu seçer. Kudreti ona verir. Ölüleri diriltir. Geçmişin ve geleceğin ilmini ona verir. Doğudan batıya ve batıdan doğuya bir göz açıp kapayana kadar gider. Kalplerde, gönüllerde ve yer ve gökte olanları bilir. Ey Selman ve ey Cundeb! Muhammed (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem); Allah, Azze ve Celle’nin buyurduğu zikir oldu: “Allah size bir zikir gönderdi. O Resuldür (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem), Size Allah’ın ayetlerini okur.” (Talak, 10–11). Bana olan afet ve belaların ilmi verildi ve sözün özü verildi. Kur’an’ın ilmi ve geleceğin ilmi kıyamete kadar olacaklar verildi. Muhammed (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) Beni halka hüccet olarak tanıttı. Böylece Ben, Allah’ın hücceti oldum. Allah, ilk ve son, insanların içinde hiçbir meleği mukarreb ve mürsel peygambere vermediği şeyleri Bana verdi.
Ey Selman ve ey Cundeb!” Dediler ki: “Lebbeyk ey Emir’ül-müminin (aleyhisselam)!” “Rabbimin izniyle Nuh’u gemide taşıyan Benim. Rabbimin emriyle Yunus’u balığın karnından çıkaran Benim (aleyhisselam). Rabbimin emriyle Musa için denizi yaran Benim. Rabbimin izniyle İbrahim’i ateşten çıkaran Benim. Rabbimin izniyle nehirleri akıtan, ağaçları yeşerten de Benim.
Ben kıyamet gününün azabıyım. Yakın mekândan tüm insan ve cinlerin işiteceği ve bazılarının anlayacağı sesin sahibi Benim. Ben bütün zorba ve münafıklara kendi dilleri ile işittirenim. Musa’nın âlimi Hızır Benim. Süleyman bin Davud’un muallimi Benim. Ben Zulkarneyn’im. Ve Ben, Allah, Azze ve Celle’nin qudretiyim.”
“Ey Selman ve ey Cundeb!” Ben, Muhammed’im (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) ve Muhammed (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) de Ben. Ben Muhammed’denim (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) Muhammed (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) de Ben’dendir. Yüce Allah buyurdu ki: “İki deniz birbirine yaklaştı. Onların birbirine karışmasını engelleyen bir perde var.” (Rahman, 19–20).”
“Ey Selman ve ey Cundeb!” Dediler ki: “Lebbeyk, ya Emir’ül-müminin (aleyhisselam)!” Buyurdu ki: “Ben geçmiş ve gelecek bütün mümin erkek ve kadınların emiriyim. Azamet ruhu ile onaylandım. Ben, sadece Allah’ın kullarından bir kulum. Bizi Rab edinmeyin. Ve faziletlerimiz hakkında ne iterseniz söyleyin. Allah’ın Bize karar kıldığının ne hakikatine ne de onda birinin onda birine ulaşamazsınız. Çünkü Biz Allah’ın ayetleri ve delilleriyiz. Hüccetleri ve halifeleriyiz. Eminleri ve İmamlarıyız (aleyhisselam). Allah’ın vechi, Allah’ın gözü ve Allah’ın diliyiz. Allah kullarına Bizimle azap verir. Halkın içinden Bizi Tahir kıldı. Seçti ve onayladı. Her kim; Niçin? Nasıl? Ve Niye? Derse kâfir ve müşrik olur. Çünkü Onların yaptıklarından sorulmaz. Ama Onlar sorarlar.
Ey Selman ve ey Cundeb! Dediler ki: “Lebbeyk, ya Emirül-müminin (aleyhisselam)! Allah’ın salâtı sana olsun.” Buyurdu ki: “Dediklerimi, açıkladıklarımı, beyan ettiklerimi, delil getirdiğim bu sözlerime iman edip onaylayanların kalbini Allah imtihan etmiş, kalbini İslam için açmış ve gözü açık olmuştur. Ve o artık ulaşması gereken yere ve sınıra ulaşmıştır. Herkim de arif şüphe eder, inad eder, karşı çıkar, duraklar, hayrete düşer ve şekk ederse suçludur ve düşmandır.”
“Ey Selman ve ey Cundeb!” Dediler ki: “Lebbeyk, Ya Emir’ül-müminin (aleyhisselam)! Allah’ın salâtı Sana olsun.” Buyurdu ki: “Rabbimin izniyle Ben öldürür ve diriltirim. Yediklerinizi haber veririm. Rabbimin izniyle evinizde zahire ettiğinizi size bildiririm. Ben ve evlatlarımdan olan İmamlar aleyhimusselam kalplerinizdekileri biliyoruz. Onlar isteyip arzu ettiklerinde yaparlar ve bilirler. Çünkü Hepimiz aynı nurdanız. Evvelimiz Muhammed’dir (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem). Sonuncumuz Muhammed’dir (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem), Ortamızdaki de Muhammed’dir (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem). Hepimiz Muhammed’iz (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem). Öyleyse aramızda fark koymayın. Biz istediğimizde Allah da ister. Biz hoşnut olmayınca Allah da hoşnut olmaz. Fazilet ve özelliklerimizi ve Allah’ın Bize verdiklerini inkâr edenlere eyvahlar olsun. Çünkü Allah’ın Bize verdiklerini inkâr edenler Allah’ın qudretini ve Bizim hakkımızdaki takdirini inkâr etmiş olur.” Ey Selman ve ey Cundeb! Dediler ki: “Lebbeyk ya Emir’ül-müminin (aleyhisselam)! Allah’ın salâtı Sana olsun.” Buyurdu ki: “Rabbimiz Allah tüm bunlardan daha büyüğünü, azametlisini ve yücesini Bize verdi.” Dedik ki: “Ey Emir’ül-müminin (aleyhisselam)! Tüm bunların daha büyüğü, azametlisi ve yücesi nedir?” Buyurdu ki: “Rabbimiz olan Allah, Azze ve Celle, Bize İsm-i Azamı öğretti. Eğer istesek gökleri, yeri ve cennet ve cehennemi aşarız, göğe miraç eder yere ineriz. Doğuya, batıya gideriz. Arşa çıkar Allah, Azze ve Celle’nin karşısına otururuz. Ve O, her şeyi Bize verir. Hatta gökleri ve yeri, güneşi ve ayı, yıldızları, dağları ve ağaçları, hayvanları, ağaçları, dağları, denizleri, cenneti ve cehennemi. Allah tüm bunları İsm-i Azam aracılığı ile Bize vermiş, öğretmiş ve Bize özel kılmıştır. Tüm bunlarla birlikte yeriz, içeriz ve çarşıda dolaşırız. Tüm bu şeyleri Rabbimizin emri ile yaparız. Biz Allah’ın kerametli kullarıyız. Söz ile O’ndan öne geçmez ve O’nun emri ile hareket ederiz. Bizi masum ve pak karar kıldı. Ve birçok mümin kullarından daha faziletli kıldı. Bizi buna hidayet eden Allah’a hamd olsun. Eğer Allah’ın hidayeti olmasa idi Biz buna ulaşamazdık. Allah’ın azap emri kâfirlerin üzerine haktır. Yani Allah’ın Bize verdiği fazilet ve ihsana karşı çıkanlara. Ey Selman ve ey Cundeb! İşte bu, Beni nuraniyyet ile tanımaktır. Buna tüm gücünle sarıl! Şiilerimizden hiç kimse nuraniyyet ile tanımadan gözü açık olamaz. Eğer Beni bununla tanırsa olgun ve kâmil olur. Fazilet derecelerinde yükselmiş olur. Allah’ın sırlarından bir sırrı ve gizli hazinesini öğrenmiş olur.”

Kaynak: Bihar-ul Envar: c. 26, sf. 2, Nuraniyyet Hadisi Şerifi.



“Hakka ulaştıran mı uyulmaya daha layıktır, yoksa doğru yola ulaştırılmadıkça kendisi hidayete ulaşmayan mı? Ne oluyor size? Nasıl hükmediyorsunuz?” (Yunus, 35).


Herhangi bir söze gerek yoktur kanımca...

Ve kalben, fikren, zikren ve amelen feryad edip diyecek var mı:

“EŞHEDU ENLA İLAHE İLLALLAH VE EŞHEDU ENNE MUHAMMEDEN RESULULLAH VE EŞHEDU ENNE ALİYYUN VELİYYULLAH.”


www.kerrar.com: Hak âşıklarının adresi.

Allahumme salli ala Muhammed ve Al-i Muhammed ve accil ferecehum vel an edaehum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder